12 Aralık 2015 Cumartesi

Dünya yuvarlak



Dünya yuvarlak,
Ve ben hep gidiyorum,
Gittikçe yön duygusu bitiyor.
Sanki aynı anda her yöndeyim,
Her yerdeyim.

Dünya yuvarlak,
Ve ben hep veriyorum,
Verdikçe eksilme duygusu bitiyor.
Sanki hep doluyorum,
Tamamlanıyorum.

Gidenler?
Aslında onlar da hiç gitmediler,
Çünkü, dünya...

Nurdan

23 Kasım 2015 Pazartesi

29 Eylül 2015 Salı

Gelecekten bugüne bakmak – İnkarın sonuçları

Yeni İnsan Yayınevi'nin Ekoloji cep serisinin ilk kitabı Batı Uygarlığının Çöküşü, 2393 yılından geçmişe bir bakış. Neden mi böyle bir bakışa ihtiyaç var? Üç maymunu oynadığımız, duymadığımız, görmediğimiz, konuşmadığımız, tüm diğer canlıların ve insanın varlığını tehlikeye atan, ekonomik, sosyal ve politik konulardan çok daha önemli bir konu var da ondan.

18 Eylül 2015 Cuma

Fındık Hasadı - Sazköy


Adapazarı’ndan Düzce yönüne giderken, mesafeler, coğrafi yapı ve iklim beni yine hayrete düşürüyor. 30-35 km doğuda Hendek ilçesinde Karadeniz iklimi kayını, gürgeni ile oldukça yoğun ormanlar yapmaya başlıyor. Daha önce de Adapazarı’ndan güneybatı yönüne Pamukova’ya (yaklaşık 40-45 km) giderken Akdeniz iklimi zeytin ağaçları ile selamlamıştı beni. “Peki biz, hangi iklimin insanıyız, ne kadar yağış istiyoruz, ne kadar güneş, hangi ağaçlarla komşu olmak istiyoruz, yeşilin hangi tonlarını seviyoruz, Karadeniz ormanlarının nemli kokusunu mu, Akdeniz çam ormanlarının kuru, gevrek havasını mı?” diye düşünürken, tatlı bir seyirle geçti yol.

9 Ağustos 2015 Pazar

Hasat Zamanı - Bu bir fikir alışverişi ve harekete geçme çağrısıdır!


Uzun zamandır yapmak isteyip de yapamadığım bir şeydi hasada gitmek. Şimdi bir süredir, çalışmayıp, gönüllü olmaya niyetlendiğimden beridir daha da önemli hale geldi bu konu kafamda. Çünkü beni yollarda tutmaya yetecek kadar bile olsa para kazanmaya ihtiyacım var ve bu kazancın kaynağı yine toprak olsun istiyorum. Bunun için Nisan ayında bir Facebook grubu (Hasat zamanı) kurup kimler ilgilenir diye de bir baktım ortama, güzel de oldu. Sebze meyve toplamaya gönüllü başka arkadaşlar da var, görmüş oldum.

6 Ağustos 2015 Perşembe

Yeryüzü Derneği - Saman Balya Yapılar

Su basmanı, iskelet

Öncelikle inşaata başlarken, yapının ana hatlarının belirlenmesi  ve su basmanı seviyesine kadar yükseltilmesi gerekiyor. Burcu evinde beton direkler ile yükseltilen yapının altı boş bırakılmış, hamam da ise su basmanı seviyesine kadar taş dolgu yapılmıştı. Ayrıca ev için ahşap iskelet yapılırken, hamam için ise ahşap iskelet gerekli görülmedi ki bu nedenle iki yapı arasında saman balyaların dizim yöntemi de farklılaştı.

Özellikle kapı, pencere vb. parçaların yerini önceden belirlemek ve iş devam ederken altına üstüne ahşap destekler koyarak ilerlemek önemli, yoksa çöküntü yapma durumu yaşanabilir. Ayrıca gider borularının da daha taban yapılırken yapılmış olması gerekiyor. Eğer sabit bir boru hattı yoksa su girişleri saman delinerek daha sonra da açılabilir ama yerlerinin önceden belirlenmesi evin genel planı ve çalışma esnasında anlık kararların alınması için kolaylaştırıcı olacaktır.



30 Temmuz 2015 Perşembe

Neden bir arabam olsun istemiyorum?


Artık insanlar bana böyle sorularla gelmezdi ama nasıl olduysa yeniden aynı ifadeyle karşılaştım.
“Sen de bir araba alırsın artık!?”

Benim için herhangi bir şey almak gerçekten tamamen zorunlu ihtiyaç ile örtüşen bir durum ki burada bana soruyu böyle yönelten kişi tamamen şahsıma yönelik bir fikir beyan etmedi aslında. Konu Adapazarı’nda beraber yaşadığım annem, ananem ve benim ihtiyaçlarım üzerine şekillendi.

Eşya Kütüphanesine teşekkürler


29 Temmuz 2015 Çarşamba

Yeryüzü Derneği – Burcu Evi

Merkezi İstanbul’da, yerleşkesi Pamukova’da olan Yeryüzü Derneği’nin geçen seneki saman balya kerpiç sıva ev (Burcu Evi) atölyesi, katıldığım ilk gönüllü çalışmaydı. Aralarına girdiğim ilk andan itibaren kendimi onlardan biri gibi görmek, kim dernek üyesi kim benim gibi gönüllü ayırt edememek benim için çok güzel bir başlangıçtı. Bizim gerçek dünyada bildiğimiz anlamda bir sahiplenme(mülkiyet) yoktu orada, daha çok işi sahiplenmiştik aslında. Başka hiçbir yerde görmediğim bir çalışma aşkı da vardı ve hatta öyle ki kimse tembellik hakkını kullanmakta bile gönüllü değildi.

2014 - Burcu Evinin ilk günleri

2015 - Burcu Evi 

28 Temmuz 2015 Salı

Barış Köyü - Ateş Tuğla Fırın Yapımı

Barış'ın isteği, Edwin'in tecrübesi, bizlerin merakı ve deneme arzusu ile bol sohbetli bir çalışma yaptık. Ortaya da çok güzel bir fırın çıktı.



17 Temmuz 2015 Cuma

Barış Köyü - Özgürlüğe Giden Yol Topluluktan Geçiyor!




Çanakkale’de bir köy, içinde 20 hane kalmış, nüfus 40’ın altında. Köyün tek çocuğu Asude 9 yaşında, her gün okula gitmek için 12 km yol gitmek zorunda. Asude’nin annesi Sündüs, köy okulunun öğretmeninden şikayetçi, “Öğretmen köy çocuğu bunlar deyip, çocuklarla yeterince ilgilenmiyor. Çocuğumun geleceğinden endişeliyim, köyde hayat yok” diyor.

9 Haziran 2015 Salı

Mucizeler Yolculuğu II / Sınır Tanımayan Doğa


Biz insanlar sınırlar koymayı çok severiz. Ülkelerin sınırları vardır, bir de sınır kapıları, dünyamızı o sınır kapıları kadar küçültmeyi severiz. Sonra bir arsa alırız mesela, hemen etrafını çitle çevirir, sahipliğimizi belli ederiz, kendimize derme çatma da olsa bir kapıcık yaparız. Sonra o bahçeden dışarı uzanan dallar, göz hakkı mıdır değil midir üstüne tartışırız. Evlerimiz dört duvar, sınıflarımız dört duvar, sıralarımız dört köşe… Hep bir mülkiyet hep bir aidiyet derdimiz var bizim.










3 Haziran 2015 Çarşamba

Mucizeler Yolu I / Anadolu'nun Sınırları

“Karadeniz’de dağlar kıyıya paralel, Ege’de dik uzanır. Bu yüzden Ege’de kıyılar girintili çıkıntılıdır.”

Bu cümleyi ne zaman öğrenmeye başladık hatırlamıyorum bile, hatırladığım daha çok bu cümle üzerine çok düşündüğüm ve bu cümleyi bir türlü kafamda oturtamadığım. 


Sonra birgün, Gökova Körfezi’nde sürekli yaklaşan ama bir türlü bitmek bilmeyen burunları kürek çekerek aşmaya çalışırken bir aydınlanma yaşamıştım. Girintili çıkıntılı kıyılar ve denize dik uzanan dağlar! Evet, işte bunlardan bahsetmişti, bunca sene o dört duvar binalarda öğretmenler! Neyse ki şimdi  bu dağları görüyor ve hissediyordum. 

12 Mayıs 2015 Salı

Turcu var! Dalyan-Selçuk

Geçen sene bu günlerde Dalyan’dan İstanbul’a bisiklet, tren ve feribot ile yollarda olacağımız bir tur planladık. İstanbul’a vardıktan sonra Soma ile birlikte yine tedbirsizliğin ardından gelen çaresizliği yaşadık, Türkiye yine bize adaletsiz yüzünü gösterdi, neşemiz tükendi, günlerimiz karardı. Bu öyle bir konu ki nereden başlayıp nerede sonlandırabilirim bilmiyorum. O yüzden lafa giriyorum.

Soma’dan önceydi. O zaman paylaşamamıştım, bir yıl sonra paylaşıyorum.

Plan, yolculuk öncesinde ve yolda özellikle benim şehir merkezleri yakınında bisikletli olmak istemememden dolayı bazı değişikliklere uğradı.




6 Mayıs 2015 Çarşamba

Dalyan'dan Ayrılırken


İşte tam da paylaşımlık bir deneyim, bir yazı...

dalyandanayriliyoruz.biz çok keyifle ve severek, Serdar ile birlikte ortaya çıkardığımız bir proje oldu. Yaklaşık iki yıl Dalyan’da yaşayıp, bir düzen kurup sonrasında da çeşitli nedenlerle Dalyan’dan ayrılmaya karar verince ortaya çıkan bu çalışma bizim için manevi olarak hedeflerinin çok da ötesine geçerek tamamlandı.

Ağustos sonu başlayıp Ekim sonunda taşınmamız ile biten bu  projede idealimiz, Dalyan’dan sırt çantalarımızı alıp, ayrılmaktı. Fiziksel olarak bu hedefe ulaşamadık, ama bu hedef diğer edinimlerin gölgesinde kaldı J