Çanakkale’de bir köy, içinde 20 hane
kalmış, nüfus 40’ın altında. Köyün tek çocuğu Asude 9 yaşında, her gün okula
gitmek için 12 km yol gitmek zorunda. Asude’nin annesi Sündüs, köy okulunun
öğretmeninden şikayetçi, “Öğretmen köy çocuğu bunlar deyip, çocuklarla
yeterince ilgilenmiyor. Çocuğumun geleceğinden endişeliyim, köyde
hayat yok” diyor.
“Köyde hayat yok” cümlesi kulağımda
yankılanıyor. Oysa köy benim için toprak ve su, yani hayatın kaynağı. Peki
hayat nasıl olur, sadece ağaçlarla ve hayvanlarla mı? Sağlıklı bireyler, güzel
ilişkiler nerede? Asude’nin hatta Sündüs’ün bile bir akranı yokken bu köyde,
bir de üstüne geçim derdi, fırsat eşitsizliği varken, köyde hayat nasıl olur?
Köyde herkesin kendine kadar bostanı var,
çoğunun tavuğu, keçisi, koyunu da kendine kadar. Çoğu aile şehirdeki
çocuklarının sütünü, peynirini de köyden yolluyor. Artık neredeyse kimse
buğday, çavdar ekmiyor. Soruyorum, “Domuz yiyor, bize bir şey kalmıyor.”
diyorlar. “Niye o kadar çok domuz var?” diyorum. “Domuz yemediğimiz için
avlayan da yok, bak hiç keklik, tavşan var mı etrafta?” diyor yaşlı bir teyze.
Peki, domuzu kim yer doğada? Kurt yermiş domuzu ama kurt, kuzuları da yermiş,
onun için zamanında avlamışız kurtları. Şimdi kurt kalmamış, domuz da artmış.
Bu sene köyde sadece Barış çavdar ekti 2
dönüm araziye. Atalık tohum, Yeniköy’deki Mustafa’dan almış tohumları. Orakla
biçti çavdarları, çavdar demetleri yaklaşık 10 gün arazide bekledi. Sonunda diğer
işlerden sıra gelebildi de traktöre sardık çavdarı, Bayramiç’e çırçır
makinesine götürdüler. Makine sahibi 1970lerden beri yapıyormuş bu işi, “20
yıldır ilk kez çavdar geçiyor makineden.” demiş! Yaklaşık olarak 1’e 13 mahsul alındı bu sene. Barış’ın gelecek seneler için de asıl niyeti tohumu korumak ve
arttırmak.
Ramazan vesilesiyle de daha sık bir araya
geldik köylüyle. Köyde her akşam bir hane veriyor iftarı, köy kahvesinde. Hatta
bir gün de biz verdik. Köyden birkaç teyze Barış’a alışveriş listesi vermiş,
yemeği onlar hazırlayacak, biz yardım edeceğiz. Tavuk bulyonu eksik almış
Barış.
“Ah Barış eh Barış, biz sana büyük paket
al demedik mi?” diyorlar.
Ne, tavuk bulyon mu?
“Etmeyin teyzeler biz onu şehirde bile
kullanmıyoruz.”
“Olsun bugün yiyiver, sonra sen yine
kullanmazsın. Köy tavuğu değil bu, market tavuğu. Misafire başka türlüsü olmaz(!)”
Sonra Rüstem amca dedi ki “Benim iftara
mutlaka geleceksiniz, bir tavuk bir de kuzu keseceğim.” Peki, dedik. Sıra
Rüstem amcanın nöbetine geldi, biz de oradayız. Hazırlıklar sırasında ilk
gözüme çarpan, iki poşet dolusu tek kişilik poşetli ekmek(!) oldu. Sonra Rüstem
amca beni masada yanına oturttu, “Gördün mü, bak.” dedi, tek içimlik paketli su
bardaklarını gösterdi. Sadece o yapmış bunu köyde, çocukları şehirden
getirmiş(!) Köye medeniyet gelmiş gibi gururluydu.
Seneye dedim, sular testilerle konsun
sofraya, ekşi mayalı ekmek bizim ateş tuğlası fırından çıksın. Makarna, ev makarnası
olsun, köy tavuğu kaynasın odun ateşinde ve enfes suyundan çorbalar
kaynatılsın, kendi bulgurumuzdan pilav yapılsın. Köy sofrası dediğin, bolluğu,
bereketi ve lezzetiyle yeniden hatırlansın.
Olamaz mı? Olabilir.
Biliyorum, görmek, duymak istediğim tablo
bu değil köyden ama eleştirmek değil elimi taşın altına koymak vaktidir şimdi
diyorum. 10 günün ardından yeniden şehirdeyim, gözümü kapatınca hala o çam ve
meşe ormanının iç içe geçtiği yamacı görebiliyorum olanca ayrıntısıyla, gece
oluyor, gündüz oluyor, ay yerini güneşe bırakıyor. Biz üretiyoruz telaşsız,
ruhumuzu beslemeyi de ihmal etmiyoruz. Oyunlar oynuyoruz, şarkılar söylüyoruz,
çemberlere oturup kalpten konuşup, kalpten dinliyoruz. Bu zamanların doğum
günüme denk gelmesi de ne güzel, ben yeniden doğuyorum yeni bir ailede.
Köklerimi ararken, yollarda bulduğum, beraber topluluk hayalleri kurduğum,
inancımı arttıran kız kardeşlerim, erkek kardeşlerim, eşim her yerde gözlerim
sizi arıyor, biliyorum her yerdesiniz, pek çoğunuzla henüz tanışmadım bile, uzak ya da yakın varlığınızı bilmek bile yetiyor ki ben artık biliyorum, özgürlüğe giden yol
topluluktan geçiyor.
Sevgiyle,
Nurdan
Nurdan ellerine ve kalemine sağlık.Hissettiklerimi ve fakat ifade edemediklerimi etmişsin. Umut doluyor içime tekrardan güzel ve toplu günler için.Biliyorum ki memleketin güzel toprakları ve ormanları bizim enerji ve varlığımızla şenlenecek yeniden.Hasadımız şen olsun.sevgiler.
YanıtlaSilŞimdiye kadar korkularımızı büyüttük, bundan sonra umutlarımızı paylaşma zamanı, sesimiz daha çok insana ulaşsın ;)
SilOhhh, pek güzel geldi
YanıtlaSilNe mutlu oldum :)
Sil