17 Temmuz 2015 Cuma

Barış Köyü - Özgürlüğe Giden Yol Topluluktan Geçiyor!




Çanakkale’de bir köy, içinde 20 hane kalmış, nüfus 40’ın altında. Köyün tek çocuğu Asude 9 yaşında, her gün okula gitmek için 12 km yol gitmek zorunda. Asude’nin annesi Sündüs, köy okulunun öğretmeninden şikayetçi, “Öğretmen köy çocuğu bunlar deyip, çocuklarla yeterince ilgilenmiyor. Çocuğumun geleceğinden endişeliyim, köyde hayat yok” diyor.

“Köyde hayat yok” cümlesi kulağımda yankılanıyor. Oysa köy benim için toprak ve su, yani hayatın kaynağı. Peki hayat nasıl olur, sadece ağaçlarla ve hayvanlarla mı? Sağlıklı bireyler, güzel ilişkiler nerede? Asude’nin hatta Sündüs’ün bile bir akranı yokken bu köyde, bir de üstüne geçim derdi, fırsat eşitsizliği varken, köyde hayat nasıl olur?  

Köy toprağının hemen hemen yarısını İstanbullu satın almış ama şimdilik sadece üçü köyde yaşıyor. Biri de bizim arkadaşımız Barış, sağ olsun hem evinin hem gönlünün kapılarını ardına kadar açtı bize. Bu işin yalnız olmayacağını Barış da biliyor, iş yine insanda bitiyor. Şehirden, insandan kaçmakla işler yürümüyor.

Köyde herkesin kendine kadar bostanı var, çoğunun tavuğu, keçisi, koyunu da kendine kadar. Çoğu aile şehirdeki çocuklarının sütünü, peynirini de köyden yolluyor. Artık neredeyse kimse buğday, çavdar ekmiyor. Soruyorum, “Domuz yiyor, bize bir şey kalmıyor.” diyorlar. “Niye o kadar çok domuz var?” diyorum. “Domuz yemediğimiz için avlayan da yok, bak hiç keklik, tavşan var mı etrafta?” diyor yaşlı bir teyze. Peki, domuzu kim yer doğada? Kurt yermiş domuzu ama kurt, kuzuları da yermiş, onun için zamanında avlamışız kurtları. Şimdi kurt kalmamış, domuz da artmış.


Bu sene köyde sadece Barış çavdar ekti 2 dönüm araziye. Atalık tohum, Yeniköy’deki Mustafa’dan almış tohumları. Orakla biçti çavdarları, çavdar demetleri yaklaşık 10 gün arazide bekledi. Sonunda diğer işlerden sıra gelebildi de traktöre sardık çavdarı, Bayramiç’e çırçır makinesine götürdüler. Makine sahibi 1970lerden beri yapıyormuş bu işi, “20 yıldır ilk kez çavdar geçiyor makineden.” demiş! Yaklaşık olarak 1’e 13 mahsul alındı bu sene. Barış’ın gelecek seneler için de asıl niyeti tohumu korumak ve arttırmak.

Ramazan vesilesiyle de daha sık bir araya geldik köylüyle. Köyde her akşam bir hane veriyor iftarı, köy kahvesinde. Hatta bir gün de biz verdik. Köyden birkaç teyze Barış’a alışveriş listesi vermiş, yemeği onlar hazırlayacak, biz yardım edeceğiz. Tavuk bulyonu eksik almış Barış.
“Ah Barış eh Barış, biz sana büyük paket al demedik mi?” diyorlar.
Ne, tavuk bulyon mu?
“Etmeyin teyzeler biz onu şehirde bile kullanmıyoruz.”
“Olsun bugün yiyiver, sonra sen yine kullanmazsın. Köy tavuğu değil bu, market tavuğu. Misafire başka türlüsü olmaz(!)”

Sonra Rüstem amca dedi ki “Benim iftara mutlaka geleceksiniz, bir tavuk bir de kuzu keseceğim.” Peki, dedik. Sıra Rüstem amcanın nöbetine geldi, biz de oradayız. Hazırlıklar sırasında ilk gözüme çarpan, iki poşet dolusu tek kişilik poşetli ekmek(!) oldu. Sonra Rüstem amca beni masada yanına oturttu, “Gördün mü, bak.” dedi, tek içimlik paketli su bardaklarını gösterdi. Sadece o yapmış bunu köyde, çocukları şehirden getirmiş(!) Köye medeniyet gelmiş gibi gururluydu.



Seneye dedim, sular testilerle konsun sofraya, ekşi mayalı ekmek bizim ateş tuğlası fırından çıksın. Makarna, ev makarnası olsun, köy tavuğu kaynasın odun ateşinde ve enfes suyundan çorbalar kaynatılsın, kendi bulgurumuzdan pilav yapılsın. Köy sofrası dediğin, bolluğu, bereketi ve lezzetiyle yeniden hatırlansın.

Olamaz mı? Olabilir.



Biliyorum, görmek, duymak istediğim tablo bu değil köyden ama eleştirmek değil elimi taşın altına koymak vaktidir şimdi diyorum. 10 günün ardından yeniden şehirdeyim, gözümü kapatınca hala o çam ve meşe ormanının iç içe geçtiği yamacı görebiliyorum olanca ayrıntısıyla, gece oluyor, gündüz oluyor, ay yerini güneşe bırakıyor. Biz üretiyoruz telaşsız, ruhumuzu beslemeyi de ihmal etmiyoruz. Oyunlar oynuyoruz, şarkılar söylüyoruz, çemberlere oturup kalpten konuşup, kalpten dinliyoruz. Bu zamanların doğum günüme denk gelmesi de ne güzel, ben yeniden doğuyorum yeni bir ailede. Köklerimi ararken, yollarda bulduğum, beraber topluluk hayalleri kurduğum, inancımı arttıran kız kardeşlerim, erkek kardeşlerim, eşim her yerde gözlerim sizi arıyor, biliyorum her yerdesiniz, pek çoğunuzla henüz tanışmadım bile, uzak ya da yakın varlığınızı bilmek bile yetiyor ki ben artık biliyorum, özgürlüğe giden yol topluluktan geçiyor. 



Sevgiyle,
Nurdan 

4 yorum:

  1. Nurdan ellerine ve kalemine sağlık.Hissettiklerimi ve fakat ifade edemediklerimi etmişsin. Umut doluyor içime tekrardan güzel ve toplu günler için.Biliyorum ki memleketin güzel toprakları ve ormanları bizim enerji ve varlığımızla şenlenecek yeniden.Hasadımız şen olsun.sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdiye kadar korkularımızı büyüttük, bundan sonra umutlarımızı paylaşma zamanı, sesimiz daha çok insana ulaşsın ;)

      Sil